YOBAZ KIYIM (02.07.2011)
Tarihçiler, ilk medeniyetlerin Anadolu toprakları üzerinden başladığını yazarlar. O topraklar üzerinde pekçok değişik kavimlerden, dinlerden insanlar yüzyıllarca bir arada, barış içerisinde yaşamayı başarmışlardır. Ne yazık ki aynı topraklar kimi bağnaz, gerici, kendisi gibi düşünmeyenlere acı kıyımlar yapanları da gördü.
O faşistler, 2 temmuz 1993 de yalnız oradaki 35 aydını yakmadılar, insanım diyen, temel ilkesi yalnızca insanlığın barış ve özgürlüğü olan tüm insanlığın da yüreğine, unutulmayacak bir kor bıraktılar. Son yıllarda çeşitli açılım söylemleriyle bu kara lekeyi unutturmaya çalışanlar yanılıyorlar. Sivas katliamını yapan gerçek katiller cezalarını çekmedikçe, bu yara kapanmaz. Laikliten uzak, din ve etnik içerikli siyasetler var oldukça da, bu yobaz tehditler kaçınılmaz olmaya devam edcektir.
Ya Anadolu toprakları üzerinde yaşayan ve bu bağnazlığa tanıklık etmiş herkes, kendi kendisiyle yüzleşecek, tarihin bu yüzkarasını ortaya çıkarmak için çaba harcayacak, ya da bu kara günü bize yaşatanların yobaz lekelerini yüzyıllarca taşıyacaklar.
Temel ilkesi insan hak ve özgürlükleri olan Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF) olarak 2 temmuz 1993 yılında yapılan yobaz kıyımı yapanları ve bugüne kadar, yapanlara gerekli yaptırımları yerine getirmeyenleri de kınıyoruz.
Necip Şahin
HDF Genel Başkan Yardımcısı
12 Haziran
Sendikaların, meslek odalarının, sanayi kuruluşlarının, üniversitelerin ve öğrenci derneklerinin devre dışı bırakıldıgı bir sosyal ortam aracılığıyla; sosyal bilinci gelişmiş toplum yaratılmaması için her türlü adım atılmıştır.
Demokrasilerde ülkeleri ileriye taşıyacak olan Siyasi Partilerdir.
Günümüzde her demokrasinin esas faktörlerinden olan Devlette Güç Dağılımı şu anki Türkiye’de görülmemektedir. Bu durumun sorumlusu devletin otoritesidir.
Oysa ki; devleti yöneten hükümet, kuvvetler ayrılığı esasını koruma ve yaşatma sorumluluğunu taşımaktadır. Bu temsili demokrasinin kuralıdır.
Avrupa´lı Sosyaldemokrat bir kuruluş olarak;
- Devlette güç dağılımı prensibine tekrar işlerlik kazandırmak için,
- Sedikalar, meslek odaları, öğrenci dernekleri ve diğer bütün sivil toplum kuruluşlarını çağdaş-etkin isleyişe kavuşturmak için,
- Sağlam bir hukuk düzeninin kurulması için,
- Bilimin egemen kılındığı bir toplum için,
- Basın özgürlügünün oldugu bir ülke için,
- Gelecege umutla ve güvenle bakabilen bir gençlik için,
- Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile çalıştığı bir Türkiye için,
12 Haziran genel seçimlerini önemli bulmaktayız.
Bu vesile ile Avrupa’daki ve Türkiye’deki tüm yurtseverleri ülke geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Yönetim Kurulu
HDF- Genel Başkanlık görevini yaklaşık 20 yıldır sürdüren Ahmet İyidirli, HDF- Onursal Başkanlığına seçildi ve kendisine HDF Bölge örgütleri tarafından onur plaketi verildi. HDF’ye emeği geçen, başta Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok olmak üzere, artık aramızda olmayan tüm eski HDF’li dostlar anıldı ve saygı duruşunda bulunuldu.
02. Nisan Cumartesi günü, HDF’nin çalışmaları değerlendirilip, ileriye yönelik öneriler sunuldu. Ülkemiz ve örgütlü olduğumuz ülkelerde, Sosyal Demokrat Parti ve kurumlarla ilişkilerimizi derinleştirilip, dünya görüşümüz doğrulrusunda daha aktif çalışmalar yapmamız benimsendi. Genel Yönetim’in, Büro, Dernek, Bölge Örgütleri ile daha yakın ve sıcak ilişkiler içeresinde çalışmalarda bulunması istendi.
HDF, dünya görüşü olan Sosyal Demokrasi gereği, dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, bundan böyle de, demokrasinin geliştirilmesi, ırkçı ve her türlü ayrımcılığın önlenmesi için çalışmalarını sürdürecektir.
HDF’nin 31. Genel Kurulun’da yapılan seçimler sonucu, HDF Genel Başkanlığına İsmail Eren, Başkan Yardımcılıklarına, Figen Brandt (Frankfurt) ve Necip Şahin (Münih), Genel Sekreterliğe Şükrü Budak (Hagen), Genel Saymanlığa Erdal Tekin (Köln) ve üyeliklere Sibel Altunay (Augusburg), Makbule Sarak (Ulm), Nilüfer Acar (Mülheim), Adem Gündüz (Berlin), Oğuz Çelik (Hagen) getirildiler.
HDF’nin, Avrupada yaşayan göçmenleri, başta kadın ve gençlerimiz olmak üzere, çatısı altında örgütlemeye özen göstermesi ve demokratik, eşit haklar mücadelesinde daha etkin olmasını sağlayacak çalışmalar yapılması vurgulandı.
Göçün 50. Yılı çerçevesinde , göçmenler politikasında daha etkin olabilmek için, çalışmaların diğer ülke göçmenleri ile birlikte yapılması önerildi.
Ülkemizde yaşanan, AKP hühümetinin, başta yargı ve basın özgürlüklerinin yokedilmesi olmak üzere, antidemokratik yaptırımları eleştirildi ve buna karşı aktif çalışmalar yapılması kararlaştırıldı.
Diğer yandan, Japonya’da yaşanan kritik gelişmelerden sonra, neredeyse tüm ülkelerde atom enerjisi savunucuları geri adım atarken, AKP Hükümeti’nin sorumsuzca Türkiye’de planladığı atom santralları başta olmak üzere, benzeri tüm girişimlerin karşısında tavır alınmasına karar verildi.
Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlıktan kurtulması için, CHP’nin, daha güçlü olması gerektiği, bunun için de eski-yeni tüm Sosyaldemokratları bünyesinde toplaması savunuldu.
Almaya’da eğitimdeki sorunlar tartışılarak, gençlerimize ve ailelerine bu konuda destek olunacak çalışmaların devam ettirilmesine ve eğitim politikalarının belirlenmesınde aktif rol alınmasına karar verildi.
Yurtdışında yaşayan yurttaşların, hem Türkiye hem de yaşadıkları ülkelerde seçme ve seçilme haklarının alınması konusunda, daha aktif çalışmalar yapılması kararlaştırıldı
HDF GENEL YÖNETİM KURULU
AKP Hükümeti Muhalif Medyayı Susturmaya Çalışıyor!
Dün Oda TV isimli AKP Hükümetine muhalif yayın yapan internet sitesi polis tarafından basıldı, internet sitesinin İmtiyaz Sahibi ve aynı zamanda Hürriyet Gazetesi yazarı Soner Yalçın ile birlikte Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Editörü Ayhan Bozkurt’un evlerine baskın yapıldı. Büro ve evlerde yapılan aramalardan sonra dört gazeteci tutuklandı.
Polis baskınının Oda TV‘nin Ergenekon polislerinin eğitimleri ve Ergenekon davası çerçevesinde yapılan Zir vadisinde mühimmat bulunması operasyonunun polis tertibi olduğunu gösteren videoları yayına sokmasından hemen bir gün sonra yapılması özel bir önem taşıyor.
Oda TV özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarındaki belgeler üzerindeki çelişkileri kamuoyuna taşıyan, soruşturma ve mahkeme sürecindeki çelişkileri, tutarsızlıkları kamuoyu ile paylaşan önemli bir muhalif sestir. Özellikle Oda TV’nin susturulması, bunun yüksek yargı kurumlarının AKP tarafından işgal sürecinin hızlandırıldığı bir dönemde yapılması, artık muhalif medyanın, kişilerin ve politikacıların üzerine gidileceğinin bir işaretidir. Ve baskı, keyfilik ve hukuksuzlukla karşılaşanların hukuk devleti güvencesinden yoksun bırakılacaklarının da bir göstergesidir.
Bir yayın organına ve gazetecilere karşı yapılan bu baskı ve sindirme operasyonu basın özgürlüğüne ağır bir saldırıdır. Bu türlü davranışlara çağdaş demokrasilerde yer olamaz.
Bu saldırı operasyonuyla Türkiye’deki arızalı basın özgürlüğü büyük bir yara daha almıştır. Basın organlarının karşı karşıya bulunduğu baskı ortamı bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
Basın özgürlüğüne bu denli ağır bir saldırının gerçekleştiği bir ortamda kendilerine eskiden „solcu“ şimdi „liberal“ diyen bir kısım AKP yalaklarının çıkıp bu olayı onaylamaları, gerekçe bulmaya çalışmaları da demokrasi tarihine utanç belgesi olarak geçecektir.
HDF olarak AKP Hükümetinin medya organlarına ve gazetecilere bu saldırısını şiddetle kınıyor, Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olarak kalması mücadelesini verenlere desteğimizi tüm gücümüzle sürdürüyoruz.
HDF, Türkiye’de sosyal demokratların, demokratların verdiği demokratik, laik sosyal hukuk devleti mücadelesine desteğini bundan sonra sürdürecektir.
Ahmet İyidirli
HDF Genel Başkanı