YETER ARTIK

Türkiye kindar bir başbakanın kişisel egoları doğrultusunda adım adım bir iç savaşa sürüklenmek istenmektedir.

Her türlü eleştiriye saldırıyla, hakaretle, korkutmayla karşılık vererek toplumu sindirmek, susturmak istemektedir.

Eğitimli gençliğe, sanata, bilime ön yargılı biri olarak demokrasiyi din karşıtı olarak görmekte, kafasında yarattığı kindar bir din kurallarıyla ülkeyi yönetmeyi dayatmaktadır.

Kendi partisinden milletvekillerinin  eleştirilerini, uyarılarını bile görmezden gelerek, çıkardığı her yasayı onaylayan, partili bir cumhurbaşkanlığı yürüten cumhurbaşkanının uyarılarına bile aldırmayan ve onun uzlaşmacı tavrını reddeden bir  başbakanın katı tavrı ancak diktatörlerde görülen bir tavırdır.

Seçimle seçildiği için her istediğini yapabileceğini ileri sürerek yasaları ve anayasayı açıkça çiğnemektedir.

Hitler'in, Mussolini'nin de seçimle iş başına geldiğini ve her seçilenin yasaları ve anayasayı çiğneme hakkı olmadığını, her seçilenin yasalara ve anayasa uymak zorunda olduğunu reddeden birinin Laik, Demokrat Sosyal bir Hukuk Devletini yönetme hakkına sahip olamaz.

Seçilen her vekilin görevini üstlenirken ettiği yemine sadık kalması bir ahlak ve kişilik yükümlülüğüdür.

Çağdaş ülkelerdeki yaşam şeklinden, çağdaş ülkelerdeki çevre sorumluluğuna bağlı insanları, demokrasiye bağlılıklarını vurgulayan gençleri çapulcu, içki içeni ayyaş olarak gören bir zihniyetin  Ülkeyi yönetmesinin tehlikesini bütün dünya seyretmektedir.

Uzlaşma yerine polis şiddetini seçen, şimdilik dört gencin ölümü ve binlerce insanın yaralanması, sakat kalmasının emrini vermekten gurur duyduğunu açıklayan bir siyasetçi daha ne kadar öldürme ve yok etme hakkına sahip olduğunu savunacaktır.

Yaralıları tedavi eden hekimleri bile tutuklatacak bir Türkiye'ye dünya daha ne kadar seyirci kalacaktır. Sadece uyarmakla mı yetinecekler?
İdeolojik tartışmalar ancak demokrasinin tüm kurallarının geçerli olduğu ülkelerde yapılabilir.

O nedenle tüm demokratların, çevrecilerin, hümanistlerin, aydınların, dindarların, dindar olmayanların birinci görevi önce ülkelerine demokrasinin işlerlik kazanma mücadelesi vermeleri ve  ülkeyi kendi çarpık emelleri doğrultusunda kardeş kavgasını dayatanların iktidarına son vermek için ortak mücadele vermeleridir.

Taksim Gezi Parkı'ında rantçılığa "artık yeter" protestoları ve polis terörü:

"İktidarın olduğu yerde direniş de vardır."  – Michel Foucault

Taksim'de yaşam alanlarını, meydanın kalan son yeşil alanını savunmak için, Gezi Parkına akın eden, şehrini her geçen gün ahtapot gibi saran neon ışıklı marka panoları medeniyetsizliğine karşı medeni ve barışçıl şekilde "artık yeter" diyen savunmasız insanlara uygulanan karşı uygulanan devlet şiddeti, şımarık iktidarın şaşkınlığı ve iktidarından şüphe telaşına düşmesinin sonucudur.

"Halk iktidarı" diyerek aldığı oylarla iktidar olanlar, bugün halka maskeli polislerle biber gazı boşaltacak kadar zavallı bir duruma düşmüştür. Çünkü dünün dünyasında kalmış buyurgan zihniyetlerindeki halk kavramı, adına oy alınan, ama yaşam alanı, cinsel tercihi, sahip olacağı çocuk sayısı ve alkolü nerede, ne zaman tüketeceğine kadar kendileri tarafından dizayn edilebilip belirlenecek insan yığınıdır.

Fakat Taksim'de, körüne körüne inandıkları her şey ters yüz oldu. Ülkeyi halk düşmanlarından kurtarma yalanıyla devlet aygıtını ele geçirenler başbakanıyla, içişleri bakanıyla, valisiyle, emniyet müdürüyle aynı ezberleri tekrarlamakta, çaresizce manipülatif bir provokasyon odağı aramaktalar.

Ülkeyi rant çiftliği olarak görenlerin, masa başında verdikleri sözlerin gerçekleşmesi için hukuki kararları da ayaklar altına alıp vatandaşlarına şiddet kusacak kadar pervasızlaşmalarını esefle kınıyoruz.

Hasankeyf, Bergama, Kaz Dağları, Artvin, Gezi Parkı... Sırada neresi var?

Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu olarak, hem "İnşaat ya rasülallah" diyen bu hoyrat rant zihniyetine hem de Cumhuriyet'in diktiği ağacı kesip 21. yüzyılda, eski bir Osmanlı kışlasını alışveriş merkezi olarak yeniden yaparak bir simge ve ideoloji savaşı yürüten bu intikamcı çarpık zihniyete artık yeter diyoruz.

Seçmenler, demokrasilerde iktidarlara, tahakküm kurma ve hoyratça rantçılık yapma hakkı değil hizmet yapma yetkisi verir. Uygarlığın gereklerini hiçe sayıp demokratik temsil hakkını zengin olma, yandaş zengin etme ve savunmasız vatandaşlara karşı şiddet kullanmak olarak yorumlayanlara demokratik bilincin ne olduğunu gösteren onurlu Taksim direnişçilerinin yanındayız.

Cumhuriyet projesi, hem bir umut hem de bir tahayyüldü. Türk insanına şunu fısıldadı: "Gerçekçi ol, imkansızı iste." Taksim'de direnen cumhuriyet insanları, bu tahayyül ve umudun geleceği işaret eden ayak sesleridir.

Her şeye rağmen aydınlık geleceklere dünden daha yakınız. Zira cumhuriyet değerlerine artık gerçek sahipleri olması gerektiği gibi sahip çıkıyor. Halk direnişiyle!

Erkan Budak
HDF Genel Sekreteri

IRKÇILIĞA KARŞI ORTAK SAVAŞ,

GÖÇMENLERE EŞİT HAKLAR

Bugün 21. yüzyılda bir kez daha Almanya, tüm dünyada ırkçılık söylemleriyle gündemde olacak. Öldürülenlerin dokuzunun Türk ve Yunan olmalarının ötesinde bu insanların Alman olmadıkları için öldürülmüş olmalarıdır herkesi tedirgin eden.

Anlaşılan o ki Alman hükümeti aşırı sağcı, ırkçı terör örgütlerinin üzerine yeteri kadar gitmemiştir. Aynı şekilde Anayasayı Koruma Örgütü elemanlarının da bu suç örgütlerinin yaptıklarını biliyor olması, Almanya için utanç vericidir.

Münih'te yargılanması gerekenler yalnız öldürülen on kişinin katilleri, tetiği çekenler değil, onlara bu ortamı yaratan ve göz yumanlardır. Mesele sadece NSU isimli terör örgütü değil, aynı zamanda o örgütün arkasındakilerdir. Başta Anayasayı Koruma Örgütü olmak üzere, güvenlik birimlerinin olaylardaki rolleri, karanlık ilişkiler tümüyle ortaya çıkarılmalıdır. Eğer gerçekten Almanya’da demokrasinin yaşaması, her etnik kökenden ve inançtan insanın barış içinde huzurlu bir şekilde yaşaması isteniyorsa, hukuk devletinin tüm olanaklarını kullanılarak sonuç alıcı olunmalıdır.

Aynı şekilde elli yıldan daha uzun bir zamandan beri bu ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasında katkıları olan göçmenlerin, her alanda eşit haklara sahip olmaları sağlanmalıdır. Ayrımcılık önlenmelidir. Başta devletin eşit bakmadığı göçmenler, elli yıldan beri bu ülkede yerel seçimlerde bile oy kullanamamaktadırlar.

Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu olarak, her türlü ırkçılık ve demokrasi düşmanı zihniyet ve örgütlere karşı mücadelemizi kararlılıkla ve ödünsüz sürdüreceğiz.

Irkçılık bir insanlık suçudur. Hiç bir şekilde hoş görülemez, ödün verilemez.

Necip Şahin

HDF Güney Almanya Bölge Başkanı

HDF – Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu 32. Genel Kurulunu, 09-10 Şubat 2013 tarihinde, Frankfurt’ta gerçekleştirdi.

HDF Yönetim Kurulunun oybirliği ile aldığı karar gereğince yapılan erken Genel Kurul`un örgütün daha verimli duruma getirilebilmesi amacıyla örgüt içi tartışmaların yapılabilmesini mümkün kılmak için basına ve konuklara kapalı olarak gerçekleştirildi.
Genel Kurul'a HDF Eski Genel Başkanı, Kültür eski Bakanı, CHP Meclis üyesi Ercan Karakaş da katıldı.
Temsilciler Kurulu’nun önerisi ile Yıldız Akalın Genel Kurulda oy birliği ile Divan Başkanlığına seçildi.
Yıldız Akalın açılış konuşmasında ''HDF'lilerin örgütlerine sahip çıkmalarını, kişisel çatışmalar yerine yaşadıkları ülkelerde eşit haklar mücadelesine odaklanmalarını, Türkiye'deki baskıcı yönetime karşı hukuk çerçevesi içerisinde verilecek mücadeleye destek vermeleri gerekliliğini'' vurguladı.
Temsilciler Kurulunun önerisiyle, diğer Divan Kurulu üyelerinin isimleri okunarak oylamaya sunuldu.
Divan Başkan Yardımcıları olarak Zerrin Dittman ve Kemal Öner
Divan Yazmanı olarak Erdoğan Mutlu ve Zehra Kaymak seçildiler.
Genel Kurul'a Silivri'de tutsak olan CHP Milletvekili ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay ve CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından gönderilen başarı mesajları okundu. Haberal'ın gönderdiği çiçek Divan Kuruluna verildi.
CHP Almanya Temilcisi Sinan Erbektaş'ın Genel Kurula başarı mesajı okundu.

Genel Kurul Gündemi kabul edilerek komisyon seçimleri yapıldı:
Seçim Komisyonuna: Hasan Tan, Oguz Celik, Bülent Gecgüner
Bağlayıcı Kararlar Komisyonuna: Hasan Arslan, Yakup Osman Çelebioğlu oybirliği ile seçildiler.

Ercan Karakaş kürsüye davet edildi. Ercan Karakaş; HDF’ yi ve delegeleri selamlayarak başladığı konuşmasında ''toplumun gerekli gördüğü için sosyal demokrat bir örgütlenmeye gittiğini, bu gereklilik var oldukça da oluşabilecek ya da mevcut her türlü sorunda çözümün ve ileriye dönük hamlelerin sosyal demokrasinin tarihinde ve köklerinde olduğunu belirtti. Ayrıca Türkiye’deki ‘İleri Demokrasi‘ propagandasıyla dağ gibi büyüyen sorunların (gelir dağılımı adaletsizliği, hukuksuzluk, toplumsal sorunlar vs.) çözümden uzak olduğu gibi toplumda ayrışmayı körüklediğini belirterek ideolojiden yoksun politika yapmaya çalışan birey ve kurumlarda şahsi çıkarlar ve tartışmaların ön plana çıkacağına dikkat çekti.

HDF Genel Başkanı İsmail Eren: HDF örgütlenmesi ve örgütsel çalışmalarla ilgili olarak genel değerlendirmelerde bulundu. İsmail Eren, örgütsel çalışmalar kapsamında HDF gençlik kolları, kadın kolları ve 60 yaş üstü gibi kurumlaşma çalışmalarını anlatarak siyasi çalışmalardan ( SPD içindeki yabancı kökenli arkadaşların HDF’ye kazandırılması ve desteklenmesi) ve bu gibi platformlarda birliktelik içinde daha aktif çalışılması gerekliliğine vurgu yaptı. sosyal demokratlığın adil ve laik anlayışının sürdürülüp CHP ve SPD başta olmak üzere parti ve sendika gibi kurumlar ile işbirliğinin sürmesini temenni ettiğini ama CHP nin yurtdışı örgütlenmesinin şekliyle ilgili olarak çekincelerinin bulunduğunu dile getirdi.

HDF Yönetim Kurulu Raporu ve görüşler: İsmail Eren, Şükrü Budak, Sibel Altunay, Oğuz Celik, Necip Şahin, Figen Brandt tarafından sunuldu, yapılan çalışmalara değinilerek, yaşanılan olumsuzluklar ve iletişimsizlik dile getirildi.
Mali Rapor: Erdal Tekin sundu.
Mali Denetim Raporu: Kemal Öner tarafından okundu.
Raporlar üzerine genel görüşmeler: Çalışma ve Mali Rapor üzerinde yapılan konuşmalarda delegeler,

HDF'nin kuruluşunda üstlendiği misyonun bu günlerde hem yurtdışında eşit haklar mücadelesi kapsamında hem de anavatan Türkiye'de laik, çağdaş, demokratik bir hukuk devleti mücadelesinde dayanışmacı katkılarının gerekliliğini belirttiler. Örgütün 36 yıldan beri varlığını korumasının bu çalışmalarının ve ilkelerinin doğrulunun kanıtı olduğu vurgulandı.

Hessen SPD Eyalet Milletvekili adayı ve TSD delegesi Turgut Yüksel, aradaki farklılıkların ve eksikliklerin özverili çalışmalara gölge düşürmemesi gerektiğini belirterek sadece Türkiye ye ve AKP’ye yönelik çalışmalarla yetinilmemesi ve buradaki sorunlara yönelik çalışmalara kampanyalar düzenleyerek ağırlık verilmesinin daha iyi sonuçlar getireceğini dile getirdi.
HDF Kurucularından ve eski Genel Başkanlarından Dr. Etem Ete (Hamburg) eleştiri ve önerilerin doğru, ama başarılı bir geçmişe sahip HDF’nin tarihinin tüm örgütler ve üyeler tarafından bilinmesi için arşiv çalışmalarına önem verilmesi gerektiğini, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki depolitizasyon süreci ve sermayenin etkisinin dünyada yarattığı değişimlerin HDF’yi etkilemiş olduğunu sözlerine ekledi.''
HDF Yönetim Kurulu iki çekimser oya karşın diğer delegelerin oylarıyla aklanmıştır.

CHP'nin yurtdışı örgütlenmesi
Bu konuda delegeler şu ortak görüşü belirttiler:
CHP'nin yurtdışı örgütlenmesinin desteklenmesinin gerekliliği HDF tarafından benimsenmiş ve desteklenmiştir.
Ancak, CHP örgütlenmesini, yıllardır sosyal demokrasi çizgisinde ödünsüz bir geçmişi olan HDF'nin bu oluşumun dışında tutularak ayrı bir sosyal demokrat oluşumla HDF' ye rakip bir konuma getirmek isteyen, hem Avrupa hem de Türkiye'de, küçük olsun bizim olsun düşüncesine CHP yönetiminin meydan vermemesi gerekliliği vurgulanmıştır.
Çalışmalar belirli kişilerin tekelinde ayrıştırıcı değil, tüm CHP'lileri ve sosyal demokratları birleştirici bir yaklaşım ile olanaklı olduğu ifade edilmiştir.
HDF, bu konudaki kaygılarını belirtirken Türkiye'nin ancak CHP'nin, devrimci, laik, cumhuriyetçi, devletçi, halkçı ve yurtsever iktidarıyla çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşacağı inancındadır.
Bu inanca karşı duranlarla da mücadelesini sürdürmeye kararlıdır.

Seçimler:
Delegelerin gizli oylarıyla HDF Genel Başkanlığına tek aday olarak giren İsmail EREN seçildi.

Genel Başkan Yardımcılıklarına: Yıldız AKALIN ( Frankfurt) ,Makbule SARAK ( Ulm )

Genel Sekreter : Erkan BUDAK ( Köln )

Genel Sayman : Orhan GÜL ( Bielefeld )

Üyeler: Yusuf BAL  (Duisburg) , Erdoğan Mutlu ( Berlin) , Ahmet EROL ( Augsburg) , Ali DEMİRTAŞ ( Münih)

Mali Denetleme Kurulu: Kemal Öner ( Hagen), Figen BRANDT ( Frankfurt), Haluk ŞENYUVA ( Berlin) seçildiler.

HDF Yönetim Kurulu

HDF Genel Başkanı kapanış konuşması ve kapanış:
İsmail Eren tüm delegelere yeni yönetime verdikleri güven ve destekten dolayı teşekkür ederek başarılı ve verimli bir yıl dileyerek genel kurulun kapanışını yaptı.
HDF, kapitalist küreselleşmenin egemen olduğu bu süreçte, sosyal demokrasinin güçlenerek dünya barışına, eşitliğe, adil paylaşıma ve özgürlüğe katkısının gerekli olduğu bilincindedir.
Bu bilinç ışığında daha aktif olmak için, geçmişte yaptığı gibi bugünlerde de tabanı ile bütünleşerek verimli olacaktır.
HDF, her türlü ayrımcılığa karşı durmaya ve ayrımcılıkla mücadeleye renk, dil, ırk, inanç farkı gözetmeksizin devam edecektir.

HDF YÖNETİM KURULU

Bundan elli yıl önce, emeklerini pazarlamak için Avrupa ülkelerine dağılan yurttaşlarımız, dayanışma ve örgütlenme kültürlerini de birlikte getirdiler. Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF) da bu örgütlerden en özgün olanıdır.

29 ekim 1977’de kurulan HDF, hem Avrupa, hem de Türkiye’deki siyasi gelişmelerle yakından ilgilenmiştir. Aynı zamanda bir siyaset okulu işlevi gören  örgütümüz içinden, her iki ülkede de milletvekilleri, bakanlar çıkarmıştır. Merkez olarak Almanya ağırlıklı örgüt, Türkiye ve örgütlü olduğu ülkeler arasında köprü görevini de başarı ile yürütmektedir.

Avrupadaki göçmenlerin sorunlarında genellikle sol siyasi partilerin politikalarında etkin olmaya ağırlık verdiği gibi, Türkiye’deki insan hakları kıyımına karşı da zorlu çalışmalar yapmaktadır. Son yıllarda CHP’nin yurtdışı örgütlenmelerine de eşlik eden örgütümüz, Avrupa’daki sol siyasi partilerle de yakın çalışmalarını sürdürmektedir.

Bugün kuruluşunun 35. Yılını kutlayan HDF’yi kuranlara şükran borcumuzu sunarkan, örgütümüzün bugünlere gelmesinde emek vermiş tüm arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Otuzbeş yılda dayanışmanın ve örgütlenmenin en güzel örneğini vermiş örgütümüzün 35. Yılı kutlu olsun.

Necip Şahin
HDF Genelbaşkan Yardımcısı

Newsletter / Haber bülteni

Lütfen bu formu gönderebilmek için tarayıcınızın JavaScript özelliğini açın.

Facebook