22 EYLÜL 2013 SEÇİM MESAJI
Değerli Dostlar,
Hırıstiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hür Demokratlardan (FDP) oluşan Federal Alman hükümeti iktidarı döneminde uygulanan bekleme, bir şey yapmama, günü kurtarma siyaseti sonucu Almanya hem ülke genelinde hem de dünya genelinde gelişimlerin gerisinde kalmıştır.
Finansal kriz döneminde ve sonrasında uyguladıkları yanlış ekonomi politikası nedeniyle Avrupa'da gelinen noktada;gençlerin işsizlik oranı İspanya ve Yunanistan'da yüzde altmışlara kadar tırmanmıştır.
Uzman kadrolar ülkelerini terk ederek başka ülkelerde iş aramak zorunda kalmışlardır
Almanya genelinde uygulanan çağdışı göçmen politikası sonucu göçmenler ırkçıların hedefi durumuna getirilmiştir.
Irkçılar bazı devlet birimleri tarafından korunmuştur. Nazi cinayetlerinin istihbarat ve bazı emniyet görevlilerce korunması, tutucu iktidarların göçmenleri siyasi çıkarları gereği hedef göstermelerindeki sorumluluğu ortaya çıkmıştır.
Çifte vatandaşlık ve eşit haklar konusunda katı tutumunda ısrar eden Birlik Partileri ve FDP iktidarının ivedilikle değiştirilmesi gerçeğinden hareketle,
Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu HDF olarak uğraş verdiğimiz eşit haklar mücadelesi kapsamında tüm seçmenleri ve özellikle göçmen seçmenleri:
- Sandığa giderek vatandaşlık görevimizi yerine getirmeye
- Eşit haklar mücadelesine katkı sağlayacak Sosyal Devleti kuran SPD'ye oy vermeye çağırıyoruz.
Saygılarımızla
İsmail EREN
Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu HDF
Genel Başkanı
SİYASALLAŞMIŞ YARGI ADİL OLAMAZ
Türkiye'de siyasal İslam'ın rejim değişikliğini uygulamaya koyabilmenin yolunun muhalefeti susturmak, işlevsiz duruma getirmek için düzenlenmiş yargı sistemi ile hukuk zorbalığı yaşanmaktadır.
Silivri Toplama Kampında bilim adamları, gazeteciler, siyaset adamları düzmece olduğu kanıtlanan sahte belgelerle ve terör suçlusu gizli tanıklarla 65 kişiye ağırlaştırılmış müebbet ve on yıl ile 24 yıl arasında mahkumiyet kararları daha beş yıl önceden karalaştırılmıştır.
''Adil yargılama yapalım ama hepsini asalım'' mantığı ile bir yargılama yapılmıştır.
Delillerin sahte olduğu bilirkişi raporlarıyla kanıtlanması dikkate alınmamıştır. Savunma hakkı kısıtlanmış, sanıkların lehinde olan delille dikkate alınmamıştır.
Tahliye kararı veren yargıçlar görevden alındı.
AKP'li Adalet Bakanının kontrolünde bulunan Özel Yetkili Mahkemelere siyasal İslam'a ve Gülen Cemaatine yakın özel seçilmiş yargıç ve savcılar atanarak yargı siyasallaştırılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları ölçütlerine uygun olmayan bir yargı türü adalet dağıtamaz.
Hukuk Devletinden, adil yargılamadan yana olan Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu HDF, siyasallaşmış yargının adil olamayacağı inancındadır.
Avrupa'da demokrasiden yana tüm sivil toplum örgütlerini, sendikaları, basını ve siyasi partileri hukuktan ve bağımsız yargıdan yana tavır koymalarını bekliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
İsmail Eren
HDF Genel Başkanı
HDF basın açıklaması
YETER ARTIK
Türkiye kindar bir başbakanın kişisel egoları doğrultusunda adım adım bir iç savaşa sürüklenmek istenmektedir.
Her türlü eleştiriye saldırıyla, hakaretle, korkutmayla karşılık vererek toplumu sindirmek, susturmak istemektedir.
Eğitimli gençliğe, sanata, bilime ön yargılı biri olarak demokrasiyi din karşıtı olarak görmekte, kafasında yarattığı kindar bir din kurallarıyla ülkeyi yönetmeyi dayatmaktadır.
Kendi partisinden milletvekillerinin eleştirilerini, uyarılarını bile görmezden gelerek, çıkardığı her yasayı onaylayan, partili bir cumhurbaşkanlığı yürüten cumhurbaşkanının uyarılarına bile aldırmayan ve onun uzlaşmacı tavrını reddeden bir başbakanın katı tavrı ancak diktatörlerde görülen bir tavırdır.
Seçimle seçildiği için her istediğini yapabileceğini ileri sürerek yasaları ve anayasayı açıkça çiğnemektedir.
Hitler'in, Mussolini'nin de seçimle iş başına geldiğini ve her seçilenin yasaları ve anayasayı çiğneme hakkı olmadığını, her seçilenin yasalara ve anayasa uymak zorunda olduğunu reddeden birinin Laik, Demokrat Sosyal bir Hukuk Devletini yönetme hakkına sahip olamaz.
Seçilen her vekilin görevini üstlenirken ettiği yemine sadık kalması bir ahlak ve kişilik yükümlülüğüdür.
Çağdaş ülkelerdeki yaşam şeklinden, çağdaş ülkelerdeki çevre sorumluluğuna bağlı insanları, demokrasiye bağlılıklarını vurgulayan gençleri çapulcu, içki içeni ayyaş olarak gören bir zihniyetin Ülkeyi yönetmesinin tehlikesini bütün dünya seyretmektedir.
Uzlaşma yerine polis şiddetini seçen, şimdilik dört gencin ölümü ve binlerce insanın yaralanması, sakat kalmasının emrini vermekten gurur duyduğunu açıklayan bir siyasetçi daha ne kadar öldürme ve yok etme hakkına sahip olduğunu savunacaktır.
Yaralıları tedavi eden hekimleri bile tutuklatacak bir Türkiye'ye dünya daha ne kadar seyirci kalacaktır. Sadece uyarmakla mı yetinecekler?
İdeolojik tartışmalar ancak demokrasinin tüm kurallarının geçerli olduğu ülkelerde yapılabilir.
O nedenle tüm demokratların, çevrecilerin, hümanistlerin, aydınların, dindarların, dindar olmayanların birinci görevi önce ülkelerine demokrasinin işlerlik kazanma mücadelesi vermeleri ve ülkeyi kendi çarpık emelleri doğrultusunda kardeş kavgasını dayatanların iktidarına son vermek için ortak mücadele vermeleridir.
HDF basın açıklaması
Taksim Gezi Parkı'ında rantçılığa "artık yeter" protestoları ve polis terörü:
"İktidarın olduğu yerde direniş de vardır." – Michel Foucault
Taksim'de yaşam alanlarını, meydanın kalan son yeşil alanını savunmak için, Gezi Parkına akın eden, şehrini her geçen gün ahtapot gibi saran neon ışıklı marka panoları medeniyetsizliğine karşı medeni ve barışçıl şekilde "artık yeter" diyen savunmasız insanlara uygulanan karşı uygulanan devlet şiddeti, şımarık iktidarın şaşkınlığı ve iktidarından şüphe telaşına düşmesinin sonucudur.
"Halk iktidarı" diyerek aldığı oylarla iktidar olanlar, bugün halka maskeli polislerle biber gazı boşaltacak kadar zavallı bir duruma düşmüştür. Çünkü dünün dünyasında kalmış buyurgan zihniyetlerindeki halk kavramı, adına oy alınan, ama yaşam alanı, cinsel tercihi, sahip olacağı çocuk sayısı ve alkolü nerede, ne zaman tüketeceğine kadar kendileri tarafından dizayn edilebilip belirlenecek insan yığınıdır.
Fakat Taksim'de, körüne körüne inandıkları her şey ters yüz oldu. Ülkeyi halk düşmanlarından kurtarma yalanıyla devlet aygıtını ele geçirenler başbakanıyla, içişleri bakanıyla, valisiyle, emniyet müdürüyle aynı ezberleri tekrarlamakta, çaresizce manipülatif bir provokasyon odağı aramaktalar.
Ülkeyi rant çiftliği olarak görenlerin, masa başında verdikleri sözlerin gerçekleşmesi için hukuki kararları da ayaklar altına alıp vatandaşlarına şiddet kusacak kadar pervasızlaşmalarını esefle kınıyoruz.
Hasankeyf, Bergama, Kaz Dağları, Artvin, Gezi Parkı... Sırada neresi var?
Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu olarak, hem "İnşaat ya rasülallah" diyen bu hoyrat rant zihniyetine hem de Cumhuriyet'in diktiği ağacı kesip 21. yüzyılda, eski bir Osmanlı kışlasını alışveriş merkezi olarak yeniden yaparak bir simge ve ideoloji savaşı yürüten bu intikamcı çarpık zihniyete artık yeter diyoruz.
Seçmenler, demokrasilerde iktidarlara, tahakküm kurma ve hoyratça rantçılık yapma hakkı değil hizmet yapma yetkisi verir. Uygarlığın gereklerini hiçe sayıp demokratik temsil hakkını zengin olma, yandaş zengin etme ve savunmasız vatandaşlara karşı şiddet kullanmak olarak yorumlayanlara demokratik bilincin ne olduğunu gösteren onurlu Taksim direnişçilerinin yanındayız.
Cumhuriyet projesi, hem bir umut hem de bir tahayyüldü. Türk insanına şunu fısıldadı: "Gerçekçi ol, imkansızı iste." Taksim'de direnen cumhuriyet insanları, bu tahayyül ve umudun geleceği işaret eden ayak sesleridir.
Her şeye rağmen aydınlık geleceklere dünden daha yakınız. Zira cumhuriyet değerlerine artık gerçek sahipleri olması gerektiği gibi sahip çıkıyor. Halk direnişiyle!
Erkan Budak
HDF Genel Sekreteri
IRKÇILIĞA KARŞI ORTAK SAVAŞ
IRKÇILIĞA KARŞI ORTAK SAVAŞ,
GÖÇMENLERE EŞİT HAKLAR
Bugün 21. yüzyılda bir kez daha Almanya, tüm dünyada ırkçılık söylemleriyle gündemde olacak. Öldürülenlerin dokuzunun Türk ve Yunan olmalarının ötesinde bu insanların Alman olmadıkları için öldürülmüş olmalarıdır herkesi tedirgin eden.
Anlaşılan o ki Alman hükümeti aşırı sağcı, ırkçı terör örgütlerinin üzerine yeteri kadar gitmemiştir. Aynı şekilde Anayasayı Koruma Örgütü elemanlarının da bu suç örgütlerinin yaptıklarını biliyor olması, Almanya için utanç vericidir.
Münih'te yargılanması gerekenler yalnız öldürülen on kişinin katilleri, tetiği çekenler değil, onlara bu ortamı yaratan ve göz yumanlardır. Mesele sadece NSU isimli terör örgütü değil, aynı zamanda o örgütün arkasındakilerdir. Başta Anayasayı Koruma Örgütü olmak üzere, güvenlik birimlerinin olaylardaki rolleri, karanlık ilişkiler tümüyle ortaya çıkarılmalıdır. Eğer gerçekten Almanya’da demokrasinin yaşaması, her etnik kökenden ve inançtan insanın barış içinde huzurlu bir şekilde yaşaması isteniyorsa, hukuk devletinin tüm olanaklarını kullanılarak sonuç alıcı olunmalıdır.
Aynı şekilde elli yıldan daha uzun bir zamandan beri bu ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasında katkıları olan göçmenlerin, her alanda eşit haklara sahip olmaları sağlanmalıdır. Ayrımcılık önlenmelidir. Başta devletin eşit bakmadığı göçmenler, elli yıldan beri bu ülkede yerel seçimlerde bile oy kullanamamaktadırlar.
Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu olarak, her türlü ırkçılık ve demokrasi düşmanı zihniyet ve örgütlere karşı mücadelemizi kararlılıkla ve ödünsüz sürdüreceğiz.
Irkçılık bir insanlık suçudur. Hiç bir şekilde hoş görülemez, ödün verilemez.
Necip Şahin
HDF Güney Almanya Bölge Başkanı