GEZİ PARKI DİRENİŞİ KIRILMA MI SÜREKLİLİK Mİ?
Taksim Gezi Parkı’nda yeni bir talana ve vatandaş olarak iradelerinin üzerinde tepinen baskı rejimine yüksek seviyeden barışçıl şekilde artık yeter diyen Türkiye’nin umudu olan gençlerimize karşı halkın vergisiyle geçinen devlet görevlilerinin emriyle şiddet kullanılmasıyla patlak veren Gezi olaylarının 1. Yıl dönümündeyiz.

Gezi Parkı Türkiye tarihinde bir kırılmadan ziyade bir sürekliliğin yeni bir aşamasıdır. Bu ülkede İslamcı vesayet öncesindeki askeri vesayet döneminde sosyalistler, halkçılar, Aleviler ve Kürtler işkence gördüler, faili meçhullere kurban gittiler, yakıldılar, asıldılar. Yaşı büyütülerek asılan Erdal Eren‘e, devlet destekli yobazlarca ateşe verilen bir otelde canını bırakan onlarca güzel insana, 1 Mayıs 1977 katliamına ve daha nice nice kıyımlara şahit oldu Cumhuriyet insanı. Birçoğunda da mesele şahitlikten öte gitmedi. Ölenlerin hesabı sorulmadı.

Kendilerini cumhuriyetçi ve Atatürkçü olarak görenler, askeri dönemde işlenen bu katliamların hesabını soracak demokratik duruşu gösterecek donanım ve iradeye sahip değildi. Akan kanların hesabını sormayarak bu şiddetin ve güçlünün güçsüzü devlet aygıtını arkasına alarak ezmesini zımnen de olsa kabul etmiş oldu. Askeri vesayetse, Cumhurbaşkanlığı yaptığı 1923 yılından 1938 yılına kadar askeri uniformayı sadece Mussolini‘ye gözdağı vermek için bir kere giyen, kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyetini sivilleştirme arzusunu yaşamıyla gösteren, orduyu siyasetten arındıran Mustafa Kemal Atatürk’ün heybetli mirasını kirletiyor ve bunu Atatürk adına yaptığını söyleyip kendi cinayetlerini meşrulaştırıyordu.

Devir değişti. Uluslararası destekli askeri vesayetin yerini yine uluslararası destekli İslamcı vesayet aldı. Cumhuriyet tarihi boyunca devletin sahibi olan Türk laik orta sınıfların elinden devlet aygıtı çıktı ve ilk kez artık kendi kontrollerinde olmayan devlet aygıtının şiddetine maruz kaldılar. Gezi Parkı artık yönetimden dışlanmış laik kesimin yeni iktidara direnişinin sembolü oldu. On yıllardır devletin üzerinde tepindiği sosyalistler, Aleviler ve Kürtler nerede miydi? Tabi ki hemen oracıkta. Gezi Parkı‘nda ve direnişin olduğu her yerde.

Gezi Parkı kırılma değil tarihi şiddetle özdeşleşmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin şiddet tarihinde aktörlerin değişmiş olduğu yeni bir aşamadır. Böyle olmaması için ölenler öldüğüyle kalmasın. Türkiye Cumhuriyeti artık insan öğüten değil insan yaşatan bir rejim olsun. Halkın cumhuriyeti olsun.

Deniz Gezmiş, Erdal Eren, Hasret Gültekin, Ali İsmail Korkmaz. 1972, 1980, 1993, 2013.

„Vurulduk ey halkım, unutma bizi“.

Erkan Budak
HDF Genel Sekreteri